Dr.Münir Derman Sohbetleri – 97

KAYIT 97 Vefât başka nalları dikmek başka tabi.  Nalları hayvan diker.  Zıbarmak var, gebermek var çeşitli.  Ama secdeye başını koyan vefât eder.  Daha kuvvetli koyan vefât etmez kalıp değiştirir.  Daha kuvvetli olan hiç ölmez. 

ALLAH’a ısmarladık ben ev değiştiriyorum der gider.  Ölüm yoktur İslâm’da. Ölme yok ne ölümü.

Ben şimdi yukarı mahallede ; Anamın mezarına gittim.  Okudum geldim işte ordan yürüyerek buraya kadar geldik.  Yolda bir doktor arkadaş gördü beni hiç tanımayan hadi bindirdi getirdi kaçırmayalım diye.  Dün akşam rüyâda anamı gördüm.  Gece namazını kıldıktan sonra. İki günde bir gidiyorum.  Güldü: “Oğlum dedi ne yorarsın kendini yukarı bu kadar gelip gidiyorsun!” dedi.

“Yâ ana dedim ben geleceğim sen istersen kov!”  “Ben rahatım rahatım oğlum” dedi.  “Nerden rahat?.”

Anam seksen altı yaşındaydı.  Yirmi tâne yetmiş bin şeyi varımış. Kendisi söyledi bana.  Hayâtında çekmiş. Bir ikisini hediye etmiş.

“Ölmeden evvel dedi oğlum beş tâne de sana verdim tut al” dedi.  Ben görmeden o çekiverdi koydum cebime. Cebimde bakıyorum yok bir şey.  Ölürken onları kendine hediye ettim.  Yetmiş bini koy cebine fazlasını da koy.

Baktın birisi hebâ ettim der tamam.  Aha Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz mubârek rûhu muallâlarını teslim ettiği ‘Âişe Vâlidemizin dizindeyken inen Âyet.

Yine ‘Âişe Vâlidemiz bu Hadisi naklediyor.  Hz. ‘Âişe’den vârid Hadis.

Diyor ki bir gün Sallallâhu Aleyhi ve sellem Efendimizin huzûruna bir sahâbe geldi.

Gözleri yaşlı “ne oldun?” dedi. Ya ahi..  “Yâ Rasûlullah dedi vâlidemi defnettim” demiş.  Rasûlullah, “başın sağ olsun” demiş.  “Yâ Rasûlullah acaba anamın aşağıdaki hâli nedir” demiş.  Rasûlullah’ın yanında Numeyra isminde bir sahâbe var. Numeyra.  Ebû Numeyra kendisi köleden âzad edilmiş ama, Numeyra da bir hassa varımış.

Bir tâne daha vardı öyle bir sahâbe onda da bir hassa vardı.  Cenâze namazına, kim hangisinin cenâze namazına giderse millet peşine takılırmış gidermiş.  Gitmedi mi anlarmışlar ki o ölen münâfıktır diye. ALLAH öyle bir hassa vermiş.  “Yâ Numeyra demiş bak bakalım şunun anasına” demiş.  Rasûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem. Numeyra şöyle yüzünü koymuş.  Kaldırmış yüzünü ki ah ile ağlıyor : “Yâ Rasûlullah azâb içinde!” demiş.  Bunun üzerine o adama demiş ki. “Git yetmiş bin tevhid getir demiş ananın rûhuna şey et demiş, hediye et!” demiş.  Oradan bir sahâbe demiş “Yâ Rasûlullah benim yetmiş binim cebimde” demiş.  “Ben versem olur mu?  “Ver ona” demiş. Vermiş. Hediye etmiş.  Numeyra gine yüzünü şey etmiş gülerek (kalkmış), Yâ Rasûlullah cenneti âlâ da demiş kadın.

Bunlar elektrikten daha kuvvetli tesir eder. Anladın mı ağam?  Vakıt yok. Boş geçirme Lâ ilâhe illallah hattâ burdaki Müslüman kadınları ALLAH ömürlerini uzun etsin.

Hayâlarını Hz. ‘Âişe Hayâsı etsin.  Boş zamanları çoktur.  Oturun kızım Lâ ilâhe illallah lâ ilâhe illallah.. doksan dokuz buçuk değil, dokuz yüz doksan dokuz değil tam bin! unuttum yok!

“Ben beş bin tâne çekerim!” Çek!

“Bir gecede yetmiş bin çekerim!” Çek tahammül edebilirsen.  Yavaş yavaş çek koy, bir yere.  O bittimi yetmiş bin daha bir yetmiş bin daha. Kuliyet, kulibet.  “Böyle  insanlar olmasaydı gök kubbesi devrilirdi” diyor Cenâb-ı Rasûlullah kuliyet, kulibet aha bu günü yaşamamız böyle tevhidleri okuyup da ne kadar üzerimize hediye eden mubârekler var.

Öyle olmasa mezarlardan yukarı fışkırır millet. Mezarlardan yukarı fışkırır.  “Efendim hıristiyan mezarlığından niye fışkırmıyor?”  Yağmur, oğlum, hristiyan mezarlığı, İslam mezarlığı hristiyan tarlası, kâfir tarlası dinliyor mu.

Onun bir mubârek ALLAH’ın sevgilisinin bir göz yaşı, bir gecedeki bir dakîkalık duâsı bir milyon kişiyi kurtarır.

Sen İslamların içinde hepsi boş, geveze mi zannediyorsun.  Neler vaaaaar neler var. Onların yüzü suyu hürmetine duruyoruz.  Bizim yüzümüzün suyu hürmetine de duran var.  Bak aha burdaki bu kadar mubârek yüzlü. Sizin yüzünüzde nur var ama sen onu göremezsin.

“Vucûhun yevme izin nâdıreh (nâdıretun). İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun”

Secdeye başını koyanların alnında sücud eseri vardır diyor Cenâb-ı ALLAH Kur’ânı Kerim’de.

Ama aynada göremezsin onu.  Aynaya beyhûde bakma onu görmek için başka göz lâzım.

Onun için abdestli gez aha bu dediğimi yap. Aha Âyet.  Bak işte o Âyet-i kerimeyi okudu.  Bana da Şu Âyet-i kerime’de şöyle lakırdılar vardı, kafamdan çıktı size söyledim.  O çok büyük iş haa.  “Lâ İlâhe İllallah!”  “Efendim Lâ ilâhe illallah cennetin kapısının anahtarı.”  Orada o kadar çok kapı var ki oğlum.  Şimdiden anahtarı cebine koy.  Daha iyi değil mi? Maymuncuk bu işte. Aha ortada.  Ben söylemiyorum Âyet söylüyor.  Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz söylüyor. İnan buna inan bu böyle.

Gözün aklın, kulağın saf olmasını, temiz olmasını istiyorsan içindeki tamah, şu haset perdelerini yırt at bunları at içinden.

Ayna, bir şeye tamah etseydi bizim gibi münâfık olurdu her bakanı başka türlü gösterirdi.

Münâfıklar aynaya baktı mı beğenmezler kendilerini.  Ama o ayna değil haaa.  Doğru söz söyler he he heee der. Hoşuna gitmez.  Çirkin bir herif Hintlinin birisi aynaya bakmışta kızmış aynaya.  “Bu ayna fenâ gösteriyor” diye aynayı yakmış parçalamış.  Onun için fazîletli insanları sevmezler.  Anlamayan da “hav hav hav!” köpek gibi bağırır.

Onun için her şeyi olduğu gibi gösterir ayna bilirsin değil mi?  Eğer ayna bizim gibi olsaydı her şeyi olduğu gibi göstermezdi.  Onun için Hadis-i peygamberi de: “Mü’min mü’minin aynasıdır!” buyurmuş.  Birbirimize baktı mı peşin neyi ne ne göreceğiz biz burada.

Huvallâhu’l-hâliku’l-bâriu’l musavviru lehu’l esmâu’l husnâ,( hayır ordan yukarı. ) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, elmeliku’l-kuddûsu’s-selâmu’l-mû’minu’l-muheyminu’l azîzu’l-cebbâru’l-mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).  Mu’minul muheymin.  Mu’min, mu’min, Müheymin ALLAH.

Birbirimize baktığımız zaman Nûr-u Rasûlullah’ın fânusuna bürünmüş bize bizden yakın olan ALLAH’ı görmek lâzım.  O halde mü’min arkadaşına sen nasıl çirkin olarak bakarsın.  Nasıl fenâ söz söylersin.  Nasıl onun hakkında fenâ şey söylersin.  Mü’min mü’minin aynasıdır.

Abdulaziz zamânında, Murat zamânında, İstanbuldaki Mısır Çarşısı yapılmış.  Murad tebdili kıyafet etmiş, veziriynen geziyor sabah namazını şey yeni câmide kılmış. Gitmiş geziyor.

Hacı Mustafa Efendi dükkanını açmış.  Karşısında da Hacı Ömer efendi.  Hacı Mustafa Efendi’ye gelmiş.  Eskiler bilir eskiden zenbillerde satılan zenbil pirinci varıdı.  Mısırdan gelirdi şöyle büyük.  Küçüklüğümüzde yapardık da yerdik. Babam alırdı.  Gelmiş: “Efendi amuca!” demiş.  “Buyurun Efendi!” demiş.  Pâdişahı tanımıyor ya.

“Şurdan bana beş okka pirinç ver!” demiş.  Eskiden okka. “Peki efendi” demiş.  Almış ordan kağıdı üç okka.

“Amuca demiş ben beş okka istiyorum üç okka değil” demiş.  “Anladım efendi demiş anladım anladım. Sağır değilim” demiş.  Üç okkayı tartmış.  “Aha karşıdaki Hacı Ömer Efendi de de aynı pirinç var demiş.  Zenbiller aynı demiş. Ben siftah yaptım” bugün demiş.  “O daha siftah yapmadı iki okkasını da ondan al!” demiş.

Aha mü’min mü’minin aynası.

Burada git bir bakkala Efendim kap silmek için cin hani o tel var.  Var mı sizde aha dün evden istediler.  Efendim o cin yok bizde bilmem parça yüklü var.

“Yok dedim oğlum cin var mı!”  “Efendim dedi o cin yok!” dedi şimdi.

Gittim karşıya orda cin vâr ordan aldım.  E de ki: “Karşıya bak bende yok!” de.  İllâ kendisindekini sokuşturacak bana.

Aha “mü’min mü’minin aynasıdır.”  Aynanın arkası bile değil mü’minin mü’mine.  Görülür, arkasını da çevir. Bir şey olduk biz bir şey, ama ne.  Söylenmez burda.  Terâzi mala tamah etseydi yanlış tartardı oğlum. Ne korsan aynını tartar.  Cenâb-ı Peygamberin bir hadisi var.

“Ben sizden peygamberlik için ücret istemiyorum.” Buyuruyor. Diğer bir hadisinde diyor ki:  “Gönlünde sabrı olmayana ALLAH îman vermemiştir.”

Hepimiz dinimizi babadan bedâva bir mîras bulduk dini oğlum.  Hepimizin babasından mîras geldi bize değil mi din. Bedâva.

Onun için başını şükretmede çevirdik hepimiz mîras geldi.  Kefene bindirerek bulsaydın bulduğun yerde olurdu.  Babadan, babam kılıyordu ben. Bedâva öğrendik dini bedava geldi.  Ne çileler çekmişler hem de.

Dışımızdaki elbiseler güzel ama içimizi bir açarsak paramparça oluruz.  Aha bu param parçalığı silkinip atmak için bu lakırtıları söylüyorum size.  Hepimizin bir iyi bir şeysi var. Mihenge vururlarsa bizi.  Yok bir şey be. Neyimiz olacak?.  Yalan mı söyledik, ırza mı tasallut ettik.  Birisinin parasını mı çaldık. Yetim malı mı yedik.  Devlete mi isyan ettik.  Aha hepimiz orta halli insanlarız.  Hangimizin apartumanı var.  Kimin malını yedik.  Temiziz ya sen bakma benim lakırdılarıma!…

İyice temizlemek için; hanı bâzı sinirli hanımlar vardır, Kapısının, bizim ev öyle tokmağı tertemizdir, her gün vimlen siler.

Aha bende vimnen silmek için söylüyorum.

Öyle korkacak bir şey yok yavvv arkada koskaca Rasûlullah var..  Aha hırsızlık anahtarını da öğrediniz, bitti.  İyilik ve kötülükten meydana gelen sûretler gizli olmayıp da meydanda bulunsaydı, küfür ve îman apaçık meydana çıkar, bu âlemde put kalmazdı. Puta tapan da bulunmazdı.

Kimsenin kimseye alay etmeye mecâli kalmazdı.  Dünyâ kıymet kesti der, kıyâmete hiç kimse, suçsuz giderdi.  ALLAH bütün mücâzatı gizledi.

Gizledi, gizledi amma âvâmdan gizledi.  Kendine yakîn olanlardan, hayır oğlum.  Ay buluta girse ben bulutun arkasında ayın olduğunu hepimiz biliriz.  Herifin birine demişler ki, bak şimdi hatırıma geldi.

“Ne içtin?” demişler.  “Destidekinden içtim!” demiş. “Destidekinden!”  “Desti de ne var?”  “İçtiğim şey var!” demiş.  “Bu gizli laf ne içtin?” demiş. “İçtiğin ne?”  “Desti de gizli olan şeyden içtim!” demiş.

Yağma yok söylenmez, bul testiyi iç!.  Deminden beri, destinin hamurunu yapıyoruz.  Bu sual cevâbı birbirine dolanıp gider, ooooo uzar gider.  Çok da tepelenirse insan, çamura kapılmış eşşek gibi çamura kapılır.  Aldırmayacaksın, dediğimizi yapacaksın. İşine bakacaksın!.

Tahtaların içinde hani küçücük kurt olur.  O yer içinde toz yapar.  Bizim küçüklüğümüzde sünnetçiler o tozu kullanırdı. Yaraya ekerlerdi.  İşte penisilin o yavv, penisilin.  Penisilin akıyor, çürüktür.

Tahta kurdu oğlum. Tahtanın içindeki o küçük kurt,  Tahtanın fidanlık hâlini bilmez oğlum değil mi nerden bilsin.  İnsan bunları bilmediği için bâzen şeytanlaşır.  Bâzen bakarsın melekleşir.  Bâzen toprak kesilir.  Bâzen yırtıcı hayvan!  Ondan sonda da tövbe eder.  Yoooooo. Tövbe zevki oğlum tövbe büyük bir zevktir.  Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olamaz.  Edepsizliği yap: “Tövbe estağfirullah!..”  Yoook…

“Efendim beni şeytana uydurdun ya!.”  Yoo yoo yooo şeytana atfetme.  Bu çok ince bir lakırdıdır ağalar!  Çok ince bir lakırdı çok dinledim.  “Şeytana uydum da şöyle!”  Yo yo yo . Şeytana kabahat bulma!.  Bu lakırdıyı da hiç unutma!  Bu çok büyük bir lakırdı. Deştikçe genişler.

(Devamı sonraki kayıttadır…)

Yorum bırakın