Dr Münir Derman Sohbetleri – 26

Onun için aziz cemaat tekrar ediyorum bu mihraba dönenlerin alemi, secdeye kapananların duyuşları iç duyuşları, inanışları izaha girmez. Efendim bana izah et. İzaha girmez. Tarife hiç sığmaz. Mantık ağına da takılmaz. Kanunları meçhul, saikleri gizli, sebepleri gariptir. Bu cins hadiselerin kurduğu alem, içinde yaşadığımız maddi dünya ile iç içe, fakat ondan başka bir dünya değildir.

Bunu görsen de görmesen de, bilsen de, bilmesen de, bu alem vardır. Bunu biz kendimiz var edemeyiz, icat edemeyiz. İnsan eliyle, bizim elimizle yapılmış bir şey değildir. O alemi görmemezliğe gelemeyişimizin sebebi, bizim mevcudiyetimizin onun dışında olmayışıdır. İnsan kendi yüzünü göremez. Şah damarından daha yakın olanı da göremez. Dışarıda olursa sobayı görürsün. Onun için manevi hali neden görmüyorum? Senin kendini gördüğün yok. Aynaya bakarsın yüzünü görürsün. Efendim Cenabı Sallallahu aleyhi vessellem buyurmuş oruçlunun reyhi (Arapçada koku demek) ağzının kokusu misk den daha şeydir. Efendim ben huuh diyorum kerih diş kokusu geliyor burnuma. Ramazanda deneyin bakın huhh deyin, diş kokusu gelir ağzınıza. Geceden kalma yemeklerin parçaları gelir, yahu hani, ben oruç tutuyorum orucun içinde hile yoktur. Kokuyu almıyorum Cenabı salllallahu aleyhi vessellem haşa yalan mı söyledi. Haşaa sümme sümme sümme haşa. Aynasız yüzünü göremiyorsun. Sen Ramazan’da sağsak gel benim yanıma da ben sana ağzının kokusunun aynasını göstereyim de, kokla bak ne kadar güzel kokuyor. Onun için gözünüzü iyi şeylere bakmaya alıştırın. Burnunuzu güzel kokulara alıştırın. Kulağınızı iyi laflara alıştırın. İslam böyle olur. Böyle olan İslam Resulullahın çizdiği trafik yolunda giden insandır, ona sual yoktur, o hiç bir şeyden korkmaz. Aman efendim ,aman şöyle, yo yo yo yo… İnsanoğlu dünyasının içindekini bu başka dünyalara o kadar muhtaçtır ki, yeryüzüne indiği günden beri, onu aramaktadır. Bugünkü medeni insanların çoğu, hayvanlara o kadar yakındır ki, yalnız maddi kıymet peşinde koşarlar. Bir mükellefiyet duyguları yok gibidir, bu duygularını bu güzel hassalarını, kendi kendilerine yemişlerdir. Apartman olsun, otomobil olsun, olsun otomobil. Ama iç alemin de olsun… Biz otomobilin, yahut da efendim apartmanın , kasanda paran, tarlan, bilmem neyin olmasın demiyoruz. Fakat iç alemin de olsun. Boyuna ye, boyuna şey ederse insan mükellefiyet hissi kalkar insandan. Mükellefiyet hissi kalktı mı o zaman, şeriat hükümleri de kalkar insanın. Deliye şeriat hükümleri mülgadır(geçersiz), hayvanlara mülgadır. Hayvan ortalığa abdest eder, sokakta çiftleşir, her şeyi yapar Cenabı Allah onları mükellefiyetten şey etmiştir. Ne cehennemleri vardır, ne cennetleri vardır. Yok mudur? Yoktur… Vardıııır…Onların da. Efendim hiçbir hoca söylemedi. Her insan ateşi maşasız tutamaz, fakat bir millet vardır gider ateşi de avucunla alır. Onları onlar söylerler. Yemlina, Mekselina, Meslina, Mernuş, Tebernuş, Sazenuş, Kefeştetayyuş, Kıtmir diye.. Kıtmir de cennettedir. Hani, Kıtmir denilen köpek. Hz. Süleyman ın nemeli, karıncası, Hüdhüd Kuşu, Hz. Salih in devesi, bilmem neyin kargası… Bunlar cennette. Bunlar ne demek? Bunlara yanaşmayın efendiler, bunlar başka işler. Daha biz abdestin nasıl alındığını bilmiyoruz. Maşasız ateşe yanaşmayı bileceğiz. Onlar büyük sırlardır. Onlar büyük sırlardır. Hayvanların da var cenneti… Onun için Kuran ı Kerim, deha ve zeka eseri değildir. Efendim, Resulullah Efendimiz dahidir. Haşa sümme haşa. Resulullah Efendimiz ümmi idi ümmi. Ümmi, demek okuma yazması yok. Şu dağ başında çoban Hasan değil haaa. Ümmi demek, tertemiz anasından doğmuş, tertemiz helal süt emmiş, tertemiz melaikeler tarafından terbiye edilerek yetiştirilmiş, içi bomboş, Allahın nuruyla dolmuş insan demektir Ümmi. Allah dolduracak onu.

”İkra bismiRabbikellezi Halak Halakal İnsan e min alak İkra, ve Rabbukelekrem Ellezi alemle bil kalem Allemel insane malem yalem” İşte ilk sure. Oku, yaz.

Onun için (sav)in hocası cenabı lem yezeldir. Onun için Kuran deha ve zeka eseri değildir, vahiy eseridir. Resulü Ekrem e dahi unvanı verilemez. Büyük adam denilemez. Resulullah denir. Çok büyük adam, çok akıllı adam, büyük kumandan adam, yok yok yok. İslam söylemez bunu. Deha, yani çok deha da biraz cinnet ve biraz da hile manasını gizler Arapçada. Arapça bilenleriniz varsa lügatte dahi kelimesi, deha; biraz cinnet ve biraz da hile manasıyla karışıktır. Bundan dolayı Resulu Ekrem e bu sıfat katiyen verilmez. Bu münkirlerin ispat edecek şey bulamayarak güya medhetmek sadedinde söylediği iftiradır. İslam bunu kabul etmez. Kuran zeka ve zikir mahsulü de değildir. Allah tarafından hem elfazi, ve hem de Resulü Ekrem e aynen vahyolunmuştur. Kuran da 7 dilde kelimeler vardır. Dünyadaki diller… Hintçe vardır, Süryanice vardır, Türkçe vardır, Arapça, zaten Arapça… Bütün dünyada esaslı 7 tane dilde şey vardır… İçinizde şey varsa, sundus vardır, sündüs değil, sundus dur o Arapçada ü harfi yoktur efendiler. Yüminün değildir o Yuminundur o. Biz ü ye çeviriyoruz.  Araba üzüm dersen üzüm diyemez, uzum der, Arapçada ü harfi yoktur. Onun için sündüs değil o. Sundus dür. İstebrak diye bir kelime daha vardır. Bunlar Hintçedir. Eski Hintçeden alınmış kelimedir. Bunların içinde derin manalar vardır. Ülaike değildir, Ulaikedir. Müflihüün, Ulaike humul muflihuun… Bak Arap şivesi kendiliğinden çıkıyor. Arapçada ü harfi yoktur. Efendim bilmem ne kıraati… Yo yo yo yo yo… Elhamdulillahi…  Bazıları da okur ElhamdüRilllahi, “r” nerden geldi oraya? Bunlar ince işlerdir, onun için, Allah kelamıdır. Ülaike hümül müflihüün (değil)… Ulaike humul muflihuun.. U, U, U… Onun için elfazı da, sözleri de vahiydir. Cenabı sav ‘le, Cebrail as. Sidreye gidiyor. Sidre neresi? Senin benim aklımlan işi yok oranın, gidiyor, araya Cebrail as.ı Koyuyor Allah. Niçin? Beşerdir Resulullaaah…

İnen vahiy: “Lev enzelnâ hâzel kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh…” (Biz Kuran ı dağa indirseydik, dağ Kuran ın haşyetinden paramparça olurdu.) Haşyet ne demek? Kuran ın elinde tekme mi var da kafanı kesecek? Yooooo efendim, haşyet demek, insanlara, Allah’ın Gafur ve Rahim sıfatı, bir yere tecelli ettiği zaman, onda, bir sevgiden bir korku vardır. Bu haşyeti kaybetmemek için, ben nasıl kabul ederim diyor dağ? Onun için dağ kabul etmiyor. Musa’ya bile doğrudan doğruya, dağa şey ediyor, ordan Musa’ya geliyor. İnsan tahammül edemez vahye. Onun için voltajı indirmek için Cebrail as. gidiyor, tankerinin borusunu takıyor Allah’ın büyük hazinesine bilmiyorum nerede. Dolduruyor kendi tankerini, geliyor, tankerin diğer ucunu Resulullah’ın Kalbi mübarekine civatalıyor. Resulullahın alabileceği, tahammül edebileceği şiddette, vahyi ona veriyor. Yoksa, doğrudan doğruya vahiy gelse, Cebrail arada olmasa paramparça olur dünya. Bakın 220 volt burada. Git Sarıyere oradan 160bin voltu verdi mi, hepimiz beheva oluruz. Resulullah, onun için gelen vahiyi, bizim kabul edebileceğimiz şekle indiren, büyük ilahi bir transformatör haline gelir. Onun için oradan çıkan elfaz, tevil edilemez. Onun için Kuran da, yine hadisle sabittir, her ayetin 7 tane manası vardır. Her ayetin. “Vecmiaşşemsu vel Kamer” Kıyamet suresinde bir ayet. “Feiza berikal basar ve hasafal kamer Vecmiaşşemsu vel Kamer” Kamer bu kadar (küçük); güneş koskocaman. “Vecmiaşşemsu vel Kamer(Güneş aya girdiği zaman)” güneş aya giriyor, kıyameti tasvir ediyor

1.Mana: Yahu! koskocaman güneş, Ayın içine girebilir mi? Yani vecmialkameru veşşems olması lazım Ayeti Kerimenin. Küçük, büyüğe giriyor. Yani bu cami, şu sobanın içine giriyor. Vecmiaşşemsu vel Kamer. Kamer (Ay) manevi alemin Remzidir (İşaretidir). Güneş de maddi alemin Remzidir.

2.Mana: Maneviyat alemine daima maddi alem mağlup olacaktır. Manevi alem daima büyüktür.

3.Mana: “Vecmiaşşemsu vel Kamer” Bir gün kıyamet kopacaktır muhakkak. Dünyanın sonu vardır.

4.Mana: “Vecmiaşşemsu vel Kamer” Ne kadar zengin olursan ool, ne kadar dağ gibi büyük olursan ol, ne olursan ol manevi alemin esirisin. O aleme gitmek için hoca efendi seni yıkayacak, omuzda gideceksin. Bundan hiç kimse kurtulamaz demek.

5.,6. Manaları da artık söyleyemem. İşte bu manalara Kuran da, i’caz denilen bir kısım vardır. İ’caz; aciz bırakmak demektir. Edebi, fesahat ve belagat meziyetlerinin üstünde bir lügattır i’caz. Kuran Fasihtir, Kuran belagatlidir denmez. Fesahat manasına gelmez icaz. Katiyen. Kuran’daki icaz, kutsi ruhun, ayet ve surelerde, tecelli eden, ruhaniyetindendir. Hiç manayı bilme, güzel sesli bir adam başladı mı okumaya, bööööyle,… benim bir kedim vardı öldü! Sokakta bulmuştum onu sakattı. Altı yedi sene evvel oldu, baytara götürdüler hastalandı falan… iğne yaptılar öldü. Ağladık peşinden. Kedinin ağlanır mı? Ağlanır ya, serserinin peşinden ağlanıyor da, kedinin peşinden niçin ağlanmasın? Radyoda bazı Kuran okunurdu, bazen de ben sabahleyin kalkınca kalkardı gelirdi, Kuran okunurken şöyle durur gözlerini dikerdi… Getir burnuna ciğer tut (rağbet etmezdi). Onun için Kuran ne zaman okunursa herkese tesir eder. Bu elfazın içindeki ruhaniyettendir. Onun için sav Buyurmuştur; Kuran okunan yere, Velilerin ve Peygamberlerin kısaslarının anıldığı yere, vallahi de billahi  rahmet melekleri inmeye başlar. Fakat biz bunu gözlerimizle göremeyiz. Gözlerini açmak, kulaklarını yıkamak, burnundaki manevi nezleyi tedavi ettirmek lazımdır. Daha burnunda sümük olduğu zaman, gül kokusuyla, pislik kokusunu şey  edemiyorsun. Manevi nezleni kaldır da ondan sonra güzel kokuları şey etmeye bak. Onun için eskilerde bir lakırdı vardır, yemek yerken oruç bozulur, bu şeriatın kanunudur. Hakiki yola girmiş olanlarda, ister yememek yoo yemiyor (yemese bile), dilinle gıybet ederse orucu bozulur efendim. Hakiki mertebeye ermiş olanda, Allah tan gayrisini hatırından çıkarır çıkarmasıyla orucu bozulur. O halde mütemadiyen Allah’la irtibatını kesmeyeceksin. Onun için biz sabahtan akşama kadar, börek yemiyoruz işte oruç oldu diyoruz. Heheyyy…

(Devamı bir sonraki kayıttadır)

 

Yorum bırakın